Sabah öğretmenevinde uyanıyoruz. Kahvaltının hemen ardından gezimiz de başlıyor. İlk durak Ulu Cami ve Afyonkarahisar Kalesi... Zaten bu iki yapı da karşılıklı...
Ulu Cami: Bu cami aynı zamanda 'Kırk direkli cami' olarak da anılıyormuş. Gördüğüm en güzel camilerden biriydi. Benim için büyüklük değil, etkileyicilik önemli olduğu için de çok sevmiş olabilirim. Selçuklu dönemine ait, tam yedi asırdır ayakta duruyor. En dikkate değer yeri ise tavandaki ahşap süslemeler.
Ulu Camii'nin hemen karşısında Afyonkarahisar Kalesi'nin çıkışı bulunuyor. İki yapı da karşılıklı...
Afyonkarahisar Kalesi: “Karahisar Kalesi yıkılır gelir.’’ şarkısıyla kaleyi tırmanmaya başlıyoruz. Hititliler zamanında kale önce Hapanuva; Roma ve Bizans dönemlerinde Akroenos; Selçuklular'dan itibaren ise Karahisar adı ile anılmış. 1573'te burayı tamir ettiren II. Selim ise yörede yetiştirilen meşhur afyondan ötürü kaleye Afyonkarahisar adını vermiş. Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat'ın hazineleri bu kalede saklandığından, kale Hisar-ı Devlet olarak da adlandırılmış. Yüksekliği 226 metre. İnanılmaz yoruluyoruz çıkarken. Ama yukarıdan Afyon manzarası görülmeye değer :)
Zafer Müzesi : Başkomutan Meydan Muharebesinin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yer burası. Hemen karşısında Anıtpark var. Zafer Müzesi Hafta içi mesai saatleri içerisinde gezilebilir. İçerisinde Atatürk'ün kıyafetleri, savaşta kullanılan tabanca ve mermiler, savaş planları var.
Zafer Müzesinin hemen karşısında Anıtpark bulunuyor. Yunanlılara karşı Türk'ün zaferini gösteriyor.
Mevlevihane Müzesi: Burası Konya Mevlevîhânesinden sonra en önemli mevlevîhâneymiş. Aynı zamanda Anadolu’da kurulan ilk örneklerden. İçerisinde mevlevilerin yaşam tarzını anlatan maketler var. Tabii Mevlana Müzesi kadar ayrıntılı değil.
Vee artık acıkıyoruz. Afyon'da nerede ne yenir diyorsanız tek bir cevap var denebilir...
Aşçı Bacaksız'da kuzu tandırı...
Burası yıllardır babadan oğula aktarılan bir yer. Menü yok. Kredi kartı geçmiyor. Kuzu kebabı ve ekmek kadayıfı var sadece. 4. ya da 5. kuşak işletiyor şuan. Yıllar öncesiyle aynı dekorasyonu bile. Saat 15'i geçmeden orada olun yoksa kebap bitiyor ve dükkan kapanıyor.
Böyle bir et yemedik hakikaten. Yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka uğrayın. Şerbetli tatlıları yiyememe rağmen ekmek kadayıfı inanılmaz hafifti. Resimleri telefondan çektiğim için çok net çıkmamış.
Yemeğimizi yedikten sonra arkeoloji müzesini ziyaret ediyoruz.
Zafer Müzesinin hemen karşısında Anıtpark bulunuyor. Yunanlılara karşı Türk'ün zaferini gösteriyor.
Mevlevihane Müzesi: Burası Konya Mevlevîhânesinden sonra en önemli mevlevîhâneymiş. Aynı zamanda Anadolu’da kurulan ilk örneklerden. İçerisinde mevlevilerin yaşam tarzını anlatan maketler var. Tabii Mevlana Müzesi kadar ayrıntılı değil.
Vee artık acıkıyoruz. Afyon'da nerede ne yenir diyorsanız tek bir cevap var denebilir...
Aşçı Bacaksız'da kuzu tandırı...
Burası yıllardır babadan oğula aktarılan bir yer. Menü yok. Kredi kartı geçmiyor. Kuzu kebabı ve ekmek kadayıfı var sadece. 4. ya da 5. kuşak işletiyor şuan. Yıllar öncesiyle aynı dekorasyonu bile. Saat 15'i geçmeden orada olun yoksa kebap bitiyor ve dükkan kapanıyor.
Böyle bir et yemedik hakikaten. Yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka uğrayın. Şerbetli tatlıları yiyememe rağmen ekmek kadayıfı inanılmaz hafifti. Resimleri telefondan çektiğim için çok net çıkmamış.
Yemeğimizi yedikten sonra arkeoloji müzesini ziyaret ediyoruz.
Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi: Çok küçük bir müze. Biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Müzekarta ücretsiz.
Müzeyi de gezdikten sonra Akarçay'a uğruyoruz. Buraya çok güzel yürüyüş yolları ve cafeler yapılmış. Biraz akan çayı izledikten sonra Afyon'a veda ediyoruz. Afyon'dan geçip gitmeden önce ona bir şans verin bence. Sonraki istikamet Konya :)
Müzeyi de gezdikten sonra Akarçay'a uğruyoruz. Buraya çok güzel yürüyüş yolları ve cafeler yapılmış. Biraz akan çayı izledikten sonra Afyon'a veda ediyoruz. Afyon'dan geçip gitmeden önce ona bir şans verin bence. Sonraki istikamet Konya :)