GEZİ TARİHİ : 30 HAZİRAN 2013 PAZAR
Akçaabat Öğretmenvi'nde kahvaltı yaptıktan sonra Maçka'ya doğru yola çıkıyoruz. Sümela Manastırı Maçka'da... Trabzon'dan uzaklığı ise yaklaşık 47 km civarı.
SÜMELA MANASTIRI: Manastır’ın olduğu bu bölge Altındere Vadisi Milli Parkı
olarak geçiyor, girişte araba için 15 TL ücret
ödüyoruz. Manastıra girmek müze karta ücretsiz. Coşandere de eşlik ediyor bize. Manastıra yaklaşıldığında araçları park edebilmek için bir alan
yapılmış ( ücretsiz ) aracı bırakıp kalan kısmı yürüyerek geçebiliyorsunuz. Bundan 5-6 yıl önce ancak 45 dakika tırmanılan manastır yolu kısaltılmış.
Sümela manastırını her ne kadar fotoğraflardan görmüş olsam da uzaktan görünce bakakaldım dakikalarca. Nasıl güzel bir yapıdır. Peki ne demek Sümela? Nasıl bulunmuş?
Melas kökünden gelen bu
sözcük Yunanca siyah, karanlık demekmiş. Manastırda bulunan (şimdi Yunanistan'da)
‘Siyah Meryem' ikonası yüzünden manastırın bu adla anıldığını söyleniyor. Dağın
adı da buna ithafen Oros Melas'mış, (Karadağ). Yağmalanan ve yakılan
manastırın bugün görülen freskleri 1740 yılında yapılan restorasyonun eseriymiş.
Kültür Bakanlığı'nın restorasyonu ise on yılı aşkın süredir devam ediyormuş.
Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atinalı Barnabas ile
Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyada Sümela’nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon’a
gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin
temelini atmışlar. Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alan
ve özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Alexios’un manastırın gerçek
kurucusu olduğu sanılmakta.
Sümela Manastırının içi dışı kadar etkileyici değil malesef. İkonalar epeyce tahrip edilmiş. Manastırdaki yetkililerin dediğine göre yüzleri
sökülmüş freskler, o dönemlerde yaşayıp hasta olan insanlar tarafından sökülmüş
ve şifa niyetine içilmiş. Bir süre de yabancı askerlerin konaklama yeriymiş her ne kadar duvarlarda Türk ismi varsa da yabancı isimler de bol bol bulunmakta. Bu yapıda 72 oda olması gerekiyormuş
ama yapılan araştırmalarda sadece 71 oda bulunmuş. Bu gizli odanın sırlara
sahip olduğu ya da altınlarla dolu olduğu iddia edilse de bu zamana kadar
varlığına dair hiç bir kanıta rastlanmamış.
Manastırın kütüphanesinden manzara... Nasıl ders çalışılmaz :)
Sümela'yı gezdikten sonra öğle yemeği molası için Altındere Tesisleri'ne gidiyoruz. Burada minik havuzlarda alabalıklar var. Saç kavurma, alabalık, salata ve kaygana söylüyoruz. Kaygana taze soğanlı mısır unlu krep.
HAMSİKÖY: Maçka’ya
tekrar geri dönüyor ve oradan Hamsiköy’e doğru ilerliyoruz. Hamsiköy sütlacı ile meşhur. Köyün manzarası çok güzel. Bir de sütlacı tabii ki. Uğur Usta'da sütlaçlarımızı yiyoruz. Sütlaçlar 5 liraydı. Avm pastanelerinden de kat kat güzeldi tadı.
ZİGANA GEÇİDİ: Sütlacımızı yedikten sonra, buraya kadar gelmişiz okulda öğrendiğimiz meşhur Zigana geçidini görmeden dönmemeliyiz. Okul bilgilerine devam :) Kuzey Anadolu Dağları denize paralel uzanır ve deniz etkisi iç kesimlere geçmez. Bir yanı bulutlu bir yanı güneşli olan tünel karşımızda işte :) Bir yanı Trabzon, bir yanı Gümüşhane... Bir yanı Karadeniz iklimi bir yanı karasal... Bir yanı orman bir yanı bozkır...
Zigana Dağlarında bir küçük çocuk
Kalk gidelim, oy gidelim Zigana'ya :) Nanina didooo :)
Nerede kalalım handikapı başlıyor yine :) Yarın sabah Uzungöl'de keyif zamanı. O yüzden akşam Maçka tarafında kalmaya ne gerek var, Uzungöl tarafında kalalım sabah orayı gezer akşamına Rize'ye geçeriz diyoruz. Nerden dediysek :) Tabii ki yine yer yok yok yok yok :) Duyuyoruz ki Araplar sülalecek gelip oteli kapatıyorlarmış. 15-20 gün kalıp gidiyorlarmış. Çaykara'ya bağlı Uzungöl. Merkeze yani Çaykara'ya geri dönüp belediyenin misafirhanesinde kalıyoruz. Hatırlamak bile istemiyorum...