KARADENİZ GEZİSİ 8. GÜN : TRABZON ( MERKEZ )

GEZİ TARİHİ : 29 HAZİRAN CUMARTESİ

       Gelelim benim Karadeniz'de en çok merak ettiğim yere yani Trabzon'a... Trabzon İpek Yolu'nda bulunan şehirlerden biri olunca bir çok uygarlık gelmiş geçmiş buralardan. Kimine göre Tuğra Basan, kimine göre Dört Köşe, kimine göre de Masa anlamında “Trapezos” kelimesinden gelmekteymiş adı.

Ben Trabzon gezimizi 3 bölüme ayırdım. ilk gün Trabzon merkez , 2. gün Sümela Manastırı- Hamsiköy- Zigana Geçidi , 3. gün Uzungöl... Burada bir hata yapmışım. İlerleyen bölümde de okuyacaksınız zaten. Son gün yarım gün Uzungöl'ü gezip devamında Rize merkeze geçip orayı bitirmeliymişiz... Uzungöl'deki talihsizlikler için ilerleyen bölümlere bakınız.



Sabah Giresun'dan çıkıyoruz yola. 1,5 saat sürüyor Trabzon'a varış. Ama önceliğimiz Akçaabat'ta bulunan Sera Gölü...

SERA GÖLÜ: Sera Gölü aşırı yağış sonucu 1950’de yamaçlardan kopan büyük kayaçların vadi tabanını tıkaması sonucu oluşmuş. Göl on sekiz günde tam halini almış, yöre halkı bizzat bir gölün oluşumuna tanıklık etmiş. Şimdilerde taşınan topraklar Sera Gölü'nü tehlike altına almış. Gölün hızla toprak dolması yetkilileri harekete geçirmiş; yukarı kesimlerde iki su bendi yapılmış. Ancak bu çalışmalar sırasında yüzlerce ağacın bulunduğu bir alanın yok edilip, oraya mesire yerlerinin yapılmaya başlaması tepkileri de beraberinde getirmiş. 




Ben gölü çok sevdim çooookkkk :) Zaten bu gezi boyunca gittiğim her yeri sevdim :) Gölde deniz bisikletleri var. Kiralayıp göle girebiliyorsunuz. Muhakkak tavsiye ediyorum. Ben Sera Gölü'nü Uzungöl'den daha çok beğendim! Kimbilir belki havanın mükemmel oluşu, belki Sera Gölü'nün daha az kalabalık olması...

Karnımız acıkmaya başladı artık. Ama siz siz olun Sera Gölü'nün girişindeki restauranta değil de ileridekine gidin. Orada hem deniz bisikletleri daha ucuz, hem daha sakin, hem de Karadeniz'de yediğim en güzel mıhlamayı burada yedim ben :) Bir de yanına iki kişilik sac kavurma söyledik Değmeyin keyfimize. Deniz bisikletiyle harcanan yarım saatlik enerjiyi geri depoladık. Sera Gölü'ne veda ettik.

Trabzon'da Ne Yenir? : Cevap tabii ki Akçaabat köftesi. Nihat Usta'da.. Ama biz Sera Gölü'nün büyüsüne öyle kapıldık ki yemeği orada yedik. Tabii mıhlama da unutulmamalı...

Akçaabat'tan çıkıp Trabzon merkeze gidiyoruz. Ayasofya Müzesi'ne gireceğiz.

AYASOFYA MÜZESİ: Kapıda müzekart okutmak istiyoruz fakat girişte güvenlik yok ?? Neden diye düşünüp önce dış cephesini geziyoruz. Fresklere bakıyoruz. Derken içeriden tartışma sesleri geliyor. Kapıda girdiğimizde tüm tavanın perdeyle , yerlerin halıyla kaplandığını görüyoruz. Müze 2-3 gün önce camiiye çevrilmiş. Yorumu sizlere bırakıyorum.

Kral I. Manuel tarafından yaptırılan “Ayasofya”nın adı; “Kutsal Bilgelik” anlamına geliyor. Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethiyle kilise, camiye çevrilmiş. Edinburgh Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün işbirliği ile daha sonra da müzeye çevrilmiş. Şimdi tekrar camii... Yarın ne olur bilemiyorum. Dışının resimlerini çekip ayrılıyoruz.





Sonraki durak Trabzon Müzesi...

TRABZON MÜZESİ: Eski adı Kostaki Konağı'ymış. Müzekart geçerli. Oldukça güzel bir konak. Zenginlik akıyor her yerinden. Ne hayatlar gelip geçti içinden kimbilir... Zaten müzeler iyi ki varlar. Yoksa bu hoş konaklar nasıl gezilecek ???



Veee ilkokul kitaplarımdan baktığım, hayalini kurduğum bembeyaz köşkte sıra...

ATATÜRK KÖŞKÜ: Atatürk Köşkü merkeze uzak biraz. Küçük bir çam korusu içinde yer alıyor. Atatürk Trabzon ziyaretlerinde bu köşkte misafir edilmiş. Onun ölümünden sonra Trabzon Belediyesi tarafından o dönemde kullanılan eşyalarla dekore edilerek Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmış.

     Burası 1890’lı yıllarda Konstantin Kabayanidis tarafından yazlık köşk olarak inşa edilmiş. Neden yabancılar mimaride bizden daha iyi diye düşünmeden edemiyor insan!

     Giriş 1 TL. Müze kart geçmiyor. Köşkün mimarisi muhteşem, hiç ummadığımız kadar bakımlı, temiz. Bahçesi botanik bahçesi gibi. Trabzonlu gelinler ve damatlar düğün çekimine gelmişler. Trabzonlu olsam ben de bu mekanı kullanırdım düğünüm için :)






BOZTEPE:  Boztepe’ye çıktık. Burada semaverde çay keyfi yaparken tepeden Trabzon’u seyredebilirsiniz. Karadeniz'i gün batımında bir kez de buradan görmeden dönmemelisiniz. Ordu Boztepe'ye kıyasla daha alçakta bir tepe. 


Akşam yemeğini Forum Trabzon'da yiyoruz. Orayı da bir görelim dedik. Bu arada hala kalacak yer ayarlayamadık.

NEREDE KALDIK ? : Daha doğrusu kalamadık :) Trabzon'a gittiğimizde U-20 Futbol Şampiyonası vardı. Yarı final Trabzon'da oynanıyordu. Ve Arap turist miktarı tavan yapmıştı. İstanbul'da da dahil hiç bu kadar çok Arap'ı bir arada görmemiştik. Otel fiyatları uçmuştu, boş yer de yoktu zaten. Garip bir yere yönlendirdiler otel demeye bin şahit isteyen yerlere.

Kalacak yer mevzunu konuşurken Boztepe'de biri kulak misafiri olmuş. Akçaabat Öğretmenevi'nde kalsanıza dedi. Aradık boş yer yokmuş dedik. Orada çalışan bey herkese aynı şeyi söylüyor ama en az 10 oda boş dedi. Tekrar aradık yine red cevabı aldık yer yokmuş. Eşim gidelim dedi. Gittiğimizde gerçekten de boş odalar vardı. Telefonla arayanlar isim vermedikleri için nereden bilecek biz olduğunu? 

Adam çok pişkin söylenenleri duymazdan gelen bir tip. Bir fıkranın içinde sanki. Neden o adamı şikayet etmedim BİMER'e hala içim içimi yiyor. Neyse... 

Trabzon'da kalacak yer bulmak çoook büyük sıkıntı. Özellikle yazın gittiyseniz. Muhakkak yer ayarlayın yoksa sadece kahvaltı dahil bir otele fahiş fiyatlar vermek zorunda kalabilir, ya da onu bile bulamayabilirsiniz. Ki bu fiyatların yarısına Roma'da merkezi bir otelde kalınabilir. Siz hesap edin artık...

Trabzon doğa olarak çok güzel. 3 gün kaldık. 2 gün yeterli olurmuş. Ama bu şehirde işinizi şansa bırakmamalısınız , benden söylemesi... Ya bir otele büyük meblağlar ödeyecek kadar kalın bir cüzdanınız olmalı ya da çelik gibi sinirleriniz :)

Karadeniz Gezisi 9. gün : TRABZON ( SÜMELA-HAMSİKÖY-ZİGANA)