KARADENİZ GEZİSİ 2. GÜN : SAFRANBOLU


SAFRANBOLU : KENDİNİ KORUYAN KENT

      Safranbolu... Eski adıyla Paplagonya...  Kimler gelmiiiişşş kimler geçmiş bu topraklardan. En sonunda Osmanlıya yar olmuş. Ama kendini hiç mi hiç bozmamış bugüne kadar.  Safranbolu'da sadece bir gece konaklayın yeter. İlk gün dolu dolu içini gezin 2. gün de civarındaki yerleri turlayın. Gerçekten dolu dolu gezmiş olacaksınız. Biz tabii biraz daha hızlandırdık. Bir gün ayırdık. Şimdi anlatayım sırasıyla neler yaptık :)

      Önce kısacık bir bilgi...



SAFRANBOLU EVLERİ : 

* Safranbolu’nun en büyük özelliği evlerinin 3 katlı olması alt kat kiler taşlık olarak geçiyor.2. kat mutfak olarak kullanılıyor. 3. kat ise en görkemli mekan ve ahşap tavan işçiliği çok muhteşem. Bol bol tavanlara bakın derim...
* Sokakların arnavut kaldırımlı oluşu sel baskınlarını önlüyor ve ağaçların sudan faydalanabilmesini sağlıyor. Burada topuklu ayakkabı giymekten sakınıyoruz gezinin tamamını görebilmek için :)
* Evlerin iki sokağa bakan köşesi dik bir biçimde değil, yuvarlatılmış bir biçimde yapılıyor. Bunun amacı sokaktan gelip geçen insanlar birbirlerini görüp selamlaşmaları. 

SAFRAN NEDİR ? : Kente adını veren safran bitkisi kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilme özelliğine sahiptir. Gıda, ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır. Bu ilgi çekici bitkinin dünyada üretildiği ender yerlerden biri Safranbolu’dur.

Eveeet şimdi sırasıyla geziyoruz...

      Hıdırlık Tepesi Safranbolu’yu tamamen yukarıdan gören seyirlik bir tepe ayrıca dünyanın sayılı açık namazgahlarından biri. Giriş ücretli. Burada bir çay molası... Bir de Safranbolu'da müzekart geçmiyor. Her yerden birer ikişer lira  alıyorlar.

      Eğer sizin de bizim gibi çok vaktiniz yoksa Kaymakamlar Evi'ni gezmenizi öneririm. Hemen çarşının içinde. Çok güzel düzenlenmiş bir ev. İçerisindeki dönen dolapsa çok enteresan. Haremde yapılan yemek bu dolap sayesinde hiç dışarı çıkılmadan selamlık bölümüne ulaştırılıyor.






Eski zamanların ebeveyn banyosu

      Sonraki durağımız Cinci Han... Cinci Hoca veya Karabaşzade Hüseyin Efendi 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı sarayının ünlü üfürükçüsü. Akli dengesi bozuk olan Osmanlı padişahı I. İbrahim'i tedavi edip ün kazanıyor. Tedavisinin başarılı olması üzerine sadece büyük bir şöhret ve servet sahibi olmakla kalmıyor, sarayda devlet işlerinde söz sahibi de oluyor. Memleketi olan Safranbolu'da halen otel olarak kullanılmakta olan, mimarlığını büyük ihtimalle Koca Mimar Kasım Ağa'nın yaptığı Cinci Han'ı yaptırıyor. Devlet kendisinden 200 kese altın istemiş, o kadar param yok deyince idam edilip evi aranmış ve evinden 3000 kese altın çıkmış. Tarihi ipek yolu güzergahında kurulmuş olan ve daha önceleri tüccarların konaklamaları amacıyla kullanılan Cinci Han günümüzde de konaklama amaçlı olarak kullanılıyor. Girişi ücretli.



        Cinci Hanın yanından Arastaya doğru devam ediyoruz. Arastadan hediyelik eşya alabilir veya cafelerde oturup bir şeyler içebilirsiniz. En keyiflisi de çarşıda gezerken her lokum dükkanının ikram ettiği lokumların tadına bakmak, minik Safranbolu evlerinden almak :)



Sarı Bina Kent Tarihi Müzesi hemen yanında Saat Kulesi

       Şimdiki istikamet Safranbolu Hükümet Konağı ya da diğer adıyla Kent Tarihi Müzesi...  Bulunduğu yer, Safranbolu’da Kale olarak bilinmekte. Haftanın 6 günü ziyarete açık olan müze, pazartesi günleri ziyarete kapalı. (Alt katında esnaflar hakkında bir sergi, üst katında ise konağın genel iç dizaynı görülebilir.) Kent Tarihi Müzesi biletiyle Saat Kulesine de ücretsiz girebiliyorsunuz.  Ama sıcakta çıkmak bir zor kiiii. Eridim resmen. Bahçesinde tüm Türkiye'deki saat kulelerinin minyatüleri var. Hemen İzmir'imin Kulesine selam çaktım :) Az ileride de Safranbolu saat kulesi var.

      Safranbolu saat kulesini ziyaret edenler kulenin dar merdivenlerinden çıkınca tepede saat mekanizması ve İsmail beyle karşılaşacak. İsmail Bey, gönüllü olarak saatin bakım, ayar ve temizliğini yapmanın yanında ziyaretçilere bu tarihi eserle ilgili detaylar aktaran, bilgili, efendi ve saygı duyulacak bir Anadolu insanımız. Böyle insanlara ne kadar ihtiyacımız var. 

SAFRANBOLU'DA NE YENİR? : Bükme bizdeki kır pidesi benzeri ama üzeri yumurtalı içi karışık bir pide çeşidi. Peruhi ise bir çeşit Safranbolu mantısı. Mantı hamurunun içine nane ile karıştırılmış kuru süzme yoğurt koyup kapatıyorlar ve suda haşlıyorlar. Sonra üzerine kızgın tereyağı, pul biber ve kuru nane serpip servis yapıyorlar. Bunlardan başka birde kuyu kebabı var. Çengele asılmış büyün koyunu kuyu şeklindeki fırınlara sarkıtıp saatlerde pişiriyorlar. Bir de gözlemeler var tabii ki. Safran çayı içilmemeli bence. Zira safranın kilosu 15 bin tl iken bu yiyeceklere koyarlar mı bilinmez.

Biz Peruhi ve gözleme tercih ettik. Yine de bildiğimiz mantıyı peruhiye tercih ederim.



      Gündüz Safranbolu'yu adamakıllı gezdik. Akşamüzeri ver elini İncekaya Su Kemeri. Kemere gelmeden önce Tokatlı Kanyonu Cam Terasa gidiyoruz. Türk mühendisleri tarafından Tokatlı Kanyonu üzerine yapılan ve Türkiye’de bir örneği daha olmayan, 11 metre uzunluğunda ve roket atar mermisinin bile kıramayacağı camdan seyir teras yapılmış. Bunun dünyada ilk örneği Arizona Kanyonu’nda yapılmıştı seneler evvel. Giriş 3 lira. Çok çok güzel bir deneyim. 




        Biraz ilerleyince İncekaya Su Kemeri çıkıyor karşımıza. Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılan bu kemer ilçe merkezine 7,5 km uzaklıkta. Kemerin yaklaşık 30 m. aşağısında ise Tokatlı deresi kanyonu var. Yükseklik korkusu olmayanlar rahatça yürüyüp karşıya geçebilirler. Fakat tehlikeli olduğu için şikayet almış sanırım girişleri kapatmışlar. Yapının heybeti ile yapıldığı zaman içerisindeki teknolojik olanaklar arasında bağlantı kurmak oldukça güçtür; nasıl yapıldığına dair olmayacak varsayımlar türetirken, hayranlığını da gizleyemiyor insan…




      Tokatlı Kanyonuna girmek istiyoruz. Burası da ücretli. Merdivenlerle inerek kanyon manzarasını seyrede seydere Safranbolu eski çarşıya kadar gidilebiliyor. Bayağı bir geziyoruz kanyonu. Ama ayaklarımız o kadar ağrıyor ki göze alamıyoruz eski çarşıya kadar yürümeyi. Zaten arabamızı yukarıya bırakmıştık. Havanın yavaş yavaş kararmasıyla tekrar yukarı çıkıyoruz.



      Yukarıya çıkınca hava iyice kararıyor ve artık Safranbolu'ya dönme vakti. Bulak Mağarası yarın sabaha kalıyor. Yatmak üzere Hatice Hanım Konağı'na doğru yol alıyoruz. Çalışanları çok samimi ve cana yakın. Ama odalar biraz daha temiz ve özenli olabilirdi diye düşünüyorum.

      Yarın rota Safranbolu'dan çıkmadan önce Bulak mağarası ve sonra Çeşm-i Cihan Amasra... 

KARADENİZ GEZİSİ 3. GÜN : AMASRA